Bu defa Tataristan’ın başkenti Kazan’ı yaz aylarında gördüm, şehir mana ve fizik bakımından görülesi bir şehirdir tartışmasız. Osmanlı’nın “İdil” adını verdiği “Volga Nehrinin” kenarında kurulu hemen dışında da yine çok önemli bir nehir olan “Kama” ile birleştiği yerde geçmişi, tarihi, kültürel değerleri bakımından çok önemli bir şehirdir. Şimdilerde de, hemen yanında restorasyon çalışmaları ile kazı çalışmalarının son hızla yürüdüğü, önceleri “İdil Bulgarlarına” bilahare de “Batı Altınorda” Devletine başkentlik yapmış ören yeri “Bulgar”ın öne çıkması ile turizmin kış ve yaz aynı yoğunlukta geliştiğine şahitlik ettim. Yeterince detaylı gezdiğim Bulgar ve oradaki güzel müze ile ilgili şahitliklerimi sonraki bir yazıda aktarmaya çalışacağım.
Kazan Gölü kenarında küçük lakin şirin bir Otelde konakladık, lokasyon son derece ehven, otobüs ile Volga üzerinde çalışan gemilerin iskelesine 3 durak geçilerek varılabiliyor, Kazan Metrosuna 10 dakikalık yürüyüş mesafesinde, çok güzel ve çok çeşitli aktivitelerin yapıldığı göl kenarında gezi ve manzara açısından güzel ve en önemlisi de eski şehrin merkezinde… Oralarda anlatılacak çok şey var lakin en unutulmayacağını anlatayım, otelde lobide oturduk Galatasaray’ın Avrupa kupalarındaki bir maçını izleyeceğiz, ortam güzel mahallî biralarımızı da içiyoruz derken devre arası oldu 2. yarıyı bekliyoruz saat 11.00 olunca televizyon kapatıldı, hop falan lakin sonuç yok… Gidin odalarınızda izleyin, yahu biz de biliyoruz onu, burada televizyon büyük ortam güzel, sonuç yok, marş marş odalara… Hangi dönemin tortu ve kalıntıları ise gayri bu abuk davranış…
“Bauman’a” burada da rastlıyoruz, hani Moskova’daki adını taşıyan üniversite nedeni ile kısaca bildiklerimi anlattığım muhterem, Kazan’da da adını taşıyan bir cadde bulunmaktadır. Esasen kendisi şimdilerde adı “Bauman Kazan Devlet Veterinerlik Akademisi” olan okuldan, Kazan Üniversitesi iken veteriner olarak mezun olmuş. Bir başka yazımda Kazan Üniversitesinin Çarlık Rusya ve Sovyetler Birliği dönemindeki önemi üzerine bilebildiklerim ve öğrenebildiklerimi paylaşmak istiyorum. Hele Bauman ve Lenin de bu üniversitede öğrencilik yapmışlarsa, mecbur…
Tatarca’nın bizim Türkçe’miz ile müthiş bir kelime benzerliğinin yaygın olarak tespitini de yapınca tabelalardaki anlamlandırdığım enteresan kelimelerin fotoğraflarını çektim, mezkûr kelimeleri okumakta yegâne zorluk “Kiril Alfabesinin” bilinmemesi olabilir… Mesela bu fotoğraftaki Cami tabelasında, “Devlet tarafından saklana. Medeni miras obyektine ziyan getiren zatlar” diye devam eden Tatarca ibarede ve devamında yazılanların Kiril Alfabesi bilen herkesin kolayca anlayabileceği durumda… Süper keyif aldım… Çok çeşitli örnekler var, değineceğim yeri geldikçe… Mesela “ev” Tatarca “Yurt” kelimesi ile karşılanıyor, “alan” ise “maydan” ya da “maydancık” ile karşılanıyor, “beslenme” kelimesi “tıkınmak” ya da “tıklanmak” ile karşılanıyor, “çocuk oyun alanı” ise “balalar meydancığı”, daha binlerce var bana bir yanı ile görev bir yanı ile eğlence gibi geldi her gördüğümü bu dikkatle okumaya çalıştım…
Mezkûr Cami ve kapısındaki “sadaka” bırakılmasını talep eden duyuru… “Saman Pazarı” camii olarak da bilinen bu cami adını ve ününü aynı adlı semtten almaktadır. Caminin girişi üstünde asılı tabelanın birine göre de Cami bir “Kültürel Miras” kabulü ile tescilli ve koruma altındadır.
Daha önce bir başka yazımda, “tüm dinlerin kardeşliğini” temsilen Kazan Şehrinde yaptırılan “tüm dinler tapınağı” tamamlandığında büyük kitleleri kapsayan ya da kucaklayan 16 dinin ibadethanesinin bulunduğundan bahsetmiştim. “Bu dini yapılar kompleksi, Kazan’dan yaklaşık 10 dakikalık mesafede bulunan “Eski Arakchino” köyünde bulunmakta ve an itibari ile içine girilmesine izin verilmemektedir. Rehberimizin bize verdiği detaylar arasında, Tatar yerel sanatçı ve hayırsever İldar Khanov ve ailesi tarafından 1994 yılında başlatılan proje halen yapım aşamasında olup mezkûr hayırseverin 2013 yılında vefatı üzerine yapım faaliyetleri son derece yavaşlamış görünmektedir. Tüm dinlerin eşit olduğu inancına sahip Khanov bu eşitliğin tümünün ibadethanelerini tek çatı altında toplanması ile daha yüksek bir ahenk yaratacağı görüşündeydi. Yine rehberimizin verdiği bilgilere göre kompleksin içinde başta Khanov olmak üzere diğer Tatar sanatçılara ait bir hayli değerli ve bol miktarda resim ve heykel bulunmaktadır. Esasen Khanov bir ressam ve mimar olarak bilinse dahi aynı zamanda bir heykeltıraş, bir folklor uzmanı ve de bir meditasyon uzmanı olarak şifa dağıttığına inanılan bir muhteremdir. Meditasyon faaliyetleri genellikle alkol ve uyuşturucu bağımlılarını gözeterek yapıldığı için önemli bir miktarda taraftar da bulmuştur etrafında ve yine anlaşıldığı kadarı ile bu taraftarların önemli bir kısmının mezkûr mabedin gelişmesi ve geliştirilmesi ve de tamamlanması adına hatırı sayılır bağışlarının da olduğu beyan edilmektedir. Halen aktif bir mabet ya da dini merkez olmasa bile turistik ve kültürel bir merkez gibi durmaktadır. Khanov’un sağlığında aynı zamanda kendisinin sihirli dokunuş ya da müdahaleleri olduğuna inanan kimseler tarafından çok daha yoğun ziyaret edilmekte iken bugün artık hayatta olmayan planlayıcısının yokluğunda bir kültürel ve turistik destinasyon olmaktan öteye geçememektedir. Esasen içerisini görememiş olsak da dışarıdan renkli mozaikler ve süslü vitray pencereleri ve kubbeleri ile dikkat çekmektedir.” demiş idim…
Şehrin adeta bizim Anadolu’daki “mecburiyet caddesi” benzeri son derece hareketli, eğlenceli ve yiyecek içecek mekânlarının ağırlıkla yerleştiği Profsoyuznaya Caddesinden mezkûr Kazan Bauman Caddesi ile Volga Nehrine ulaştığı alanın gidiş yönünde hemen sağ tarafta “Kazan Kremlini” bulunmaktadır ki hemen önü “1 Mayıs Meydanıdır” ve tam da bu nedenle tarih ve kültür merkezi niteliğindedir. Kremlin girişinin hemen karşısında mutlaka gezilmesi gereken “Ulusal Müze”, Tatar asıllı ve Nazi Almanya’sı ile savaşta Berlin’de kaybedilen Sovyet şair, yazar, aktör, çevirmen Musa Celil’in güzel ve anlamlı Heykeli, çatısında kızıl yıldız bulunan “Spasskaya Kulesi” ile de Kremline duhuliye… Çeşitli tematik müzeler ve mabetlerin bulunduğu alandan ilerliyoruz, solda modern yapısı ile turistler açısından ilgi çekici “Kul Şerif Camisi”, sağda bir adet güzel görünümlü Katedral, Kazan Kraliçesi Süyümbike’nin adını taşıyan bidayette ciddi bir eğimi bulunup bilahare zemin iyileştirmeleri ile düzeltildiği ifade edilen “Süyümbike Kulesi” yer almaktadır. Yüksek bir alandan Volga Nehrine doğru da bakınca park alanlarının biraz aşağısında da Kazan Şehrinin bir dönem Rusya Liginde şampiyonluklar kazanmış futbol takımı “Rubin Kazan’ın Stadyumu” bulunmaktadır.
Birkaç farklı mevsimde büyük bir keyifle gezmiş olduğum Kazan Şehrinin görülmesi gerekir kentler arasında olduğunu ısrarla belirtmeliyim. Müthiş geniş bir yatakta uhuletle ve suhuletle akan Volga Nehri üzerinde çalışan “şehir hatları vapurları” ile nehir üzerindeki adalardaki güzel yerleşim yerlerinin ziyaret edilmesi ve ayrıca vapurların durak diye bilinen yerlere yanaşması, yolcu indirmesi ve bindirmesini de izlemek bile gezi faaliyetlerinin önemli bir bölümüdür bence… Özellikle Türkler açısından atalarının izlerinin bir kısmı ile güzel vakit geçireceklerinin garantisini veririm.