Dünya milletlerinin hayranlığını kazanmış bir dahinin önderliğinde cesur bir ulusun yoktan varoluşunun anlatıldığı bir öykü…
26 Ağustos Büyük Zafer’in yıldönümü nedeniyle kitabımdan bir bölümü aşağıda okuyacaksınız.
Sakarya Zaferi’nden sonra TBMM içinde ve dışında herkes, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın çevresinde birleşmişti. O’na karşı olanlar, kesin sonuçlu bir taarruza geçmek için sıkıştırıyorlardı. Mustafa Kemal Paşa ve yakın arkadaşları ise ordunun Sakarya Savaşı ile yitirdiği pek çok malzemesini tamamlamadan ve güçlenmeden girişilecek bir hücumun başarılı olamayacağını düşünüyorlardı. Bu süre içinde dikkatlice; hızlı çalışmak ve bir yandan da düşmanda hiçbir şüphe uyandırmamak gerekiyordu. Mustafa Kemal Paşa, zaman kazanabilmek amacıyla zekice bir plan hazırladı. Bu plan bir futbol maçıdır ve dost, düşman herkese duyurmak için çalışmalara başlanır.
1922 yılının Temmuz ayı ortalarında, Anadolu Ajansı, Mustafa Kemal Paşa’ya bağlı ordu birliklerinin katılacağı bir futbol turnuvası düzenlendiğini duyurdu. 1. ve 2. Ordu takımlarının karşılaşacağı yer Akşehir’dir. Nihayet maç günü yani 28 Temmuz gelir. Akşehirliler maçın oynanacağı sahayı hıncahınç doldurmuştur. Mustafa Kemal Paşa, Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa, Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa, 1. Ordu Komutanı Nurettin Paşa ve 2. Ordu Komutanı Yakup Şevki Paşa ön safta yerlerini alırlar. Zaten komutanların o gün futbol maçı izleyecekleri günlerce gazetelerde yayınlanmış ve halk bilgilendirilmiştir. Çıkan bu haberler düşman kuvvetleri tarafında Türklerin daha bir süre taarruza girişemeyecekleri inancını daha da kuvvetlendirmiştir. Aslında maç göstermelikti. Zekice düzenlenmiş bir oyundu.
O gün Mustafa Kemal Paşa, İsmet Paşa ve Fevzi Paşa maçtan önce bir araya gelip taarruz planını bir kez daha gözden geçirdiler. Görüşler birleştirildi ve eksikler giderildi. Planın son şekli verildi.
Maçtan sonra tüm komutanlar cephe karargâhında bir araya geldiler ve kolordu komutanları “Büyük Taarruz” planını o akşam bizzat Mustafa Kemal Paşa’dan öğendiler. Meclis’te bile kimse ne zaman ve nasıl taarruz edileceğini kesinlikle bilmiyordu.
Doğu ve Güney cephelerindeki birliklerin bir bölümü, gerekli araç ve donatımları ile sessizce ve büyük bir düzen içinde batıya kaydırıldı. İstanbul’daki depolarda bulunan pek çok silah ve cephane büyük bir gizlilikle deniz yoluyla Anadolu’ya kaçırıldı. Batı Cephesi’nin hazırlığı umut verici bir biçimde ilerlediğinden Başkomutan Mustafa Kemal Paşa yakın bir zamanda taarruz edileceğini ordunun ileri gelenlerine bildirmişti.
26 Ağustos 1922 sabahı, hazırlanan taarruz plânı uygulanmaya konuldu. Yunan mevzileri beklemedikleri bu ani taarruz karşısında neye uğradıklarını şaşırdılar. 31 Ağustos’a kadar süren çok şiddetli çarpışmalar sonucunda Yunan kuvvetleri ummadıkları sayıda kayıplar verdiler. Doğudan ve güneyden 2. ve 1. Ordularımızla; kuzeyden ve batıdan katılan Süvari Kolordumuzla kuşatıldı. Sonunda Yunanlılar, Dumlupınar’ın kuzeyindeki Aslıhanlar bölgesinde yok edildi. Bu çarpışmaların tümüne “Dumlupınar Meydan Savaşı” denilir. 30 Ağustos günü, Yunan Ordusu’nun asıl kuvvetlerinin tüm olarak yok edildiği ve Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın doğrudan doğruya yönettiği büyük savaşa ise “Başkomutan Savaşı” (Başkumandan Muharebesi) adı verilmiştir.”
Efe son cümleyi okuduktan sonra derin bir nefes aldı. Ardından kitabı kapattı ve kuzenine baktı. “Mustafa Kemal Atatürk’ün zekâsına bir kez daha hayran oldum Alya.” dedi.
Alya:
“Haklısın Efe abi. Mustafa Kemal Paşa, futbol maçı düzenleyerek zekice bir plan yapmış.”
“Bak Alya, şurada Kocatepe ile ilgili bir anı var. Onu okuyayım sana. Mustafa Kemal Paşa, Kocatepe’de 26 Ağustos sabahı Büyük Taarruz başladığında yarım saat topçu ateşi yapılıyor. Yunan askerleri büyük kayıplar vererek kaçmaya başlıyor. Bir süre sonra Mustafa Kemal Paşa, “Topçu ateşini kesin!” diyor. Yunan askerleri kaçarken Fevzi Çakmak ve Mustafa Kemal Atatürk arasında şu diyalog geçiyor.
Fevzi Çakmak: “Haydi Kemal, düşman kaçıyor, taarruz emrini ver!”
Mustafa Kemal Paşa: “Dur abi.”
Fevzi Çakmak: “Kemal, tarihi bir fırsatı kaçırıyorsun. Düşman yeni mevzilerine yerleşecek, emrini ver artık!”
Mustafa Kemal Paşa: “Bekleyelim abi.”
Fevzi Çakmak sinirlenir: “Allah aşkına Kemal ver şu emri! Komutanlar seni bekliyor, yeter artık!”
Mustafa Kemal Paşa sakindir ve “Dur abi.” diyerek elindeki dürbünüyle düşman mevzilerine bakmaktadır.
Anlatılanlara göre o sırada beklenmedik bir olay meydana geliyor. Meğer Yunan askerleri kaçarken cephe boyunca mevzilere saatli bombalar yerleştirmişler. Bir süre sonra bu bombalar patlamaya başlıyor. Eğer Türk askerleri kaçan Yunan askerlerinin peşine düşseydi çok sayıda şehit verecektik. Mustafa Kemal Paşa’nın öngörüsü, büyük bir felaketi önlemiş oldu. 30 Ağustos’ta zaferin kazanılması üzerine Fevzi Çakmak, Atatürk’e, “Seni bu milletin başına Allah mı gönderdi?” diyor.
Başkomutan, savaşın ertesi günü Genelkurmay Başkanı Fevzi (Çakmak), Batı Cephesi Komutanı İsmet (İnönü) ve Ordu komutanları Yakup Şevki (Subaşı) ve Nurettin (Sakallı) Paşalarla, Yunan kuvvetlerinin yok edildiği Çal köyü dolaylarındaki durumu inceledikten sonra gerekli tedbirleri aldı ve düşmanın aman verilmeden izlenmesini, denize dökülmesini emretti: “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir ileri!”