Günaydın Can-Canlarım;
Bu gün sizleri biraz uğraştıracağım, daha doğrusu, amiyane tabiriyle; 'DÜRTECEĞİM', kendime eş düşünceli arkadaşlarla paylaşabilmek için. Yazım, aklına, aantığına ters düşebilir, bazılarının lütfen hemen silin, okuma zahmetinde bile bulunmayın. Yok, okur da aynı mantıktaysak amenna, değilsek, ona da saygım var, herkes, inançlarında, düşüncelerinde başkalarına zarar vermedikçe, hür ve serbesttir düşüncesiyle...
''DİN'' nedir? Sözlük manası; **karşılık vermek, itaat etmek, âdet, hayat tarzı ve yol''dur. Terim olarak, tanrı veya tabiatüstü güç ve değerlere inanma ve bağlanma esasına ve kutsal düşüncesine dayalı kurum, kurallar, uygulamalar ve semboller düzeni ve bağlılarına bir hayat tarzı öngören sistem demektir.''**
Buraya kadar kalıbın içinde miyiz, istersek? İstersek diyorum çünkü bana göre ''Din'' bir zorlama olmamalıdır. Allah'la kul arasına girilmemesi gerektiği, ilk öğretilen bilgidir...Eee, nerden çıkıyor bu din tellalları, sürekli fetvalarla, korkutmalar, şartlandırmalar, adeta biat ettirerek, cahil halkı kandırıyor? Bunun kontrolü yok mudur? Nerdeeee? Artık memlekette neyin kontrolü kaldı ki, bunun olsun! Ama aleyhte yazı yazan, çizeni susturuyorlar, buna ne demeli???
Bana göre 'inanç' şahsın kendini, bir şeye, hür iradesiyle, gönülden ve güvenle bağlılığı ve tutunma şeklidir. Yol göstereni olur mu, başlangıçta pek tabii olur. Ancak sürekliliği için kendi akıl, mantık ve yüreğinin kabul ettiği yoldur. Zorlama olmadan, ısrar edilmeden. Zira aksi takdirde, kendi hür iradesi dışında başkalarının fikir ve yaptırımlarına tabi olmaktır, bu da zorlamayla yaptırılan şeye akıl ve vicdan el ele verip reddedebilirler. Olgunluk çağına erdiğimde, ben de bu yoldan geçtim. Evet, itiraf ediyorum, kendimi bildiğimden beri önce evde aldığım terbiye ve inanç, sonraları okulda öğretilenler, ve daha sonra da yaşayarak edindiğim tecrübelerden dolayı, sadece ve sadece ''Yüce Allah''ın varlığına inanıyorum, gerisi vesvese ve teferruat olarak geliyor. Bunda da bir sakınca görmüyorum, insan, Allah'ın bahşettiği, akıl, düşünce melekeleriyle, dikte edilen değil de, yaşam boyu tecrübeyle öğrendiklerine bağlı kalma yolunu seçiyor, zira etrafta Din kisvesi altında yaşanan çirkinlikler, adaletsizlikler, yolsuzluklar, beni kendime getirdi...Tamamen kendi düşüncem, başka türlü düşünen ve inananlara da saygım sonsuz, zira kendi seçtikleri yol, sadece kendilerini bağlar, etrafındakileri değil...
Beni bütün bunları yazmaya, sevgili dostum, eski iş ortağım, Semra Bakioğlu'nun bugün paylaştığı, ''Cennet-Cehennem'' tablosu oldu. Sağ olsun, var olsun, beni dürttüğü ve içimi boşalttırdığı için.
Neydi bu paylaşım;
* Arap inançlarına göre, Cehennem; haddinden fazla sıcak olan, insanların durmadan azap çektiği bir yerdir(ki, bağlı göründüğümüz din, bize bunu aşılar). Orada kaynar yiyecek ve içecekten başka bir şey yoktur. Neden mi? Çünkü Araplar sıcak bir coğrafyada yaşayan ve sıcaktan eziyet çeken bir topluluktur. O yüzdendir ki, onlar için en ıstırap yer, böylesine sıcak bir yerdir.
Norveç mitolojisine göre ise; Cehennem(Nifhlheim) buz gibi soğuk bir yeraltı dünyasıdır ve oradaki, bütün nehirler donmuş haldedir. Çünkü Norveçliler de , soğukta yaşayan ve soğuktan eziyet çeken bir topluluktur.
Peki, ya gerçekten cehennem neresidir?
Buna en güzel cevabı veren Dosteyevskidir; ''Cehennem insanın kalbinde sevginin bittiği yerdir.''
ve, Osho(Hindistan'lı mistik guru ve spiritüel) ilave eder; ''İyi insanlar cennete gider değil, iyi insanlar nereye giderse Cennet orası olur.**
Bilmem, anlatabildim mi, hissiyat ve düşüncelerimi. Cennet insanın yüzünü daima güldüren, gurur ve kibirden arınmış, iyiliklerin temayül ettiği, sevginin, ve anlayışın sürekli beslediği duygularla bezenenlerin yüreğidir. Cehennem de sevgi ve ilgiden yoksun, karanlıkta kalmış ruhların etkisinde kalanların doldurduğu, çirkinliklerin, uygunsuzlukların, sevgisizliğin, anlayışsızlığın, duygusuzluğun esiri olmuş insan topluluğunun toplandığı yerdir...
Onun içindir ki; Cennet ve Cehennem, yaşadığımız müddetçe, girip çıktığımız topluluklar, yerler, yüreklerdir. Her din, bu korku ve saygı ikilemiyle, inananlarını imtihan eder, küçük yaştan itibaren beyinlere işlenir bu, korku ve ödüllenme şekli. Yaşam şartlarına göre de sürekli değişir, çünkü eşitsizlik, insanları da etkisi altına alıp uygunsuz, fikir ve düşüncelere saplanmasına yol açabilir. Akıl devreye girer, muhakeme, adaletin yerini alır, yürek zaten sevgiyle beslenmek için daima açıktır, sanılanın aksine doğruyu bulur, kendi inanç ve anlayışlarına göre, yani yol göstericiye ihtiyacı yoktur, kendisi keşfeder. Okudukça, araştırdıkça da, çarpıklıkları, lüzumsuz baskı ve yaptırımları izale eder, kendi inancına sahip olur. Benim düşüncem budur, başkalarının fikirlerine de sapkınlık olmadıkça saygım sonsuzdur, evvelce de deruhte ettiğim gibi... De gidin, Allah aşkınıza, hangi Din kitabı, Arabistan'dan yayıldığına inanılan, dini bütün Müslüman erkek, ve şehitlere, Cennette yaşayacak, oynaşacak Huri ikram etmiş, hem de her gün yenilerini, el değmemişlerini sunarak??? De gidin be!
Kur'anı Kerim, maalesef, üzerinde çok oynanmış, tefsirleri biraz farklı gibi görünüyor. Heyhat ki heyhat, Müslüman erkeklerin ziyadesinin aklı, kadınla süslenmiş. Başkaları görmesin diye ört, ev hapsinde tut, köle gibi kullan, bir yetmemiş dört taneye yeşil ışık aç! 12 yaşındaki kız çocuklarını gelin et, ver 40 yaşındaki yobazlara! Öldüresiye kullanılsın, bir kenara atılsın, nasıl olsa yedeği var! Yeter be, Yeter! Ben bu, anlayışın neresine inanayım yahu?????
Benden yana; GEÇİNİZ! Bana kitap lazım değil, zira tefsirler farklı.
Bana ALLAH inancı ve korkusu yeter. Ateist olanlara da saygım var, zira kendilerine göre böyle olması lazım geldiğini, araştırarak bulmuşlar. Herkes inancında, ve ibadetinde serbest olsun, sadece insanlık görevleri çiğnenmesin, yani demem o ki; dini inançları kuvvetli olanlar, yeter ki, hak ve rızıklara sarkmasın, gerekirse, insanlık namına paylaşılsın. Dini öğreten yetkililer, dünya işlerine karışmasın, lüks içinde yoğrulmasınlar, eşitliği göz önünde bulundursunlar, yiyecek bir lokma ekmeği zor bulan, çöplük karıştıran, restoran artıklarını toplayan halkımız varken, yedikleri cennet meyvelerinden, ballardan, tatlılardan, et, tavuk, balık, sebze, börek löpürdetirken, onu bulamayanların halini de göz ardı etmesinler, hele hele, zırhlı, son model arabalar kullanmasınlar...hem sizin işiniz din ve namus ise, neden korkuyorsunuz saldırıya uğramaktan da konvoy ve korumalarla geziyorsunuz? Rahatsız olduğunuz bir korku veya tehdit mi var??? Allah, Allah, din adamının, doğru yoldan şaşmayan iş adamının veya siyasinin, ne gibi bir cürmü olur ki????
Unutmayalım Atasöz'ünü; ATEŞ OLSANIZ CÜRMÜNÜZ KADAR YER YAKARSINIZ!!!!