istanbul escort
https://guclukadin.org/ https://puma-trainers.net/
escort bursa escort bursa
escort bayan
escort konya
xslot trbet tarafbet orisbet betturkey betpublic bahiscom betebet betlike mariobet betist 1xbet trendbet istanbulbahis zbahis royalbet betwild alobet aspercasino trwin betonred bizbet
https://www.istanbultaksi.org/
Bugun...
SON DAKİKA

Sevinelim mi, üzülelim mi bilemedim

 Tarih: 23-10-2024 08:43:00
SERVET ÇOLAK

Günaydın Can-Canlarım;
     Uuu! Bayağı olmuş dertleşmeyeli! Ayrıca hangisinden başlayacağız? Onu da kestirmek zor!! Memleket ''Pandora'nın kutusu'' oldu! Kutuyu aralamaya kalktığın andan itibaren dertler, çözülemeyen problemler, görmek istemeyip başımızı çevirmemize rağmen gözümüze sokulan çirkinlikler, dışarıya fırlamak için birbirlerini itiyorlar, öncelik kapmak için...bilmiyorlar ki, derdimizi ummana döksek, umman taşar! Sandığın içindekiler ne ola ki???
      Ne ara bu kadar kutuplaştık, ne ara bu kadar insanlığımızı adeta kaybederek, cani, yüzsüz, arlanmaz, saygısız, gaddar, umursamaz olduk...daha sıfatlar var zikredecek ama yazı biter, söz bitmez! Aynen derman aramak için çıkılan yolların bitmediği gibi...Arada sırada yere düşen başımı kaldırıp bakınıyorum etrafıma, falcının sihirli küresine bakar gibi, ama görmek istediklerim hep dumanlı!!!Halbuki, işini bilen nasıl da hemen bulur, sislerin arasından bile olsa aradığını...kısmetimiz mi kapalı acep??? Tam hah işte aradığımız kişileri, akılları, yürekleri bulduk diye bir yürek kabarması yaşarken, takip ettiklerimizden gördüğümüz kadarı yine tatminsizlik, yine, 'bu da mı, hüsrana uğratacak?' demekten alamıyoruz kendimizi...geçen onca karanlıktan sonra bir ışık süzmesine o kadar ihtiyacımız var ki...ve gitgide kalın bir sis haline bürünen umutsuzlukları geçebilmek acaba mümkün olacak mı??? Memleketi öyle bir açmaza sürüklediler, öyle bir sürünme raddesine taşıdılar ki, çare bulunsa da düzelmeyi bizler göremeyiz, evlatlarımız, torunlarımız, belki....o da aslan yürekliler bollaşınca!
     Bazen düşünüyorum da, kendi jenerasyonumuzun eblehliğine yanıyorum, nasıl uyutulduk diye! Öyle ya, bütün bu hazırlıklar, örgütlenmeler ve hareketler bir günde oluşmadı! 'Bunlardan bir şey olmaz' rehaveti, uyuşturdu bizi...oysa ki, gelenler öyle bir hazırlıklı, planlı programlı geldiler ki, uyanamadık, birlikteliğimize, bütünlüğümüze güvenerek, gelip bağrımıza yerleşeceklerini tahmin etmedik, kendimize fazla güvendik, bunlar bir avuç, biz bir koca milletiz diye...ama o kadar hazırlıklı gelmişler ki, uyandığımızda balığa çıkma vaktini kaçırmıştık, oysa uyanıklar, denizi kuruttular adeta, bizim kısmetimize de konarak...Kim suçlu? Tabii ki bizler, yani Türkiye Cumhuriyet Devletinin has evlatları, sonradan cebren ve hileyle uyruk alan kuyruklar değil. Onlar, bölücülük, nifak, akla gelen her türlü melaneti yapmak için aramıza sokulmuşlardı, ve de rehavetimizi atamadığımızdan yenik düştük...yani, Can-Canlarım; SUÇLU BİZLERİZ! Eblehliğimizden, tembelliğimizden, rehavetimizden, mahmurluğumuzdan uyanamadığımız için...Nedense, bu gün klavyenin başına geçer geçmez bunlar döküldü yüreğimden...
      Başımızdakilerden öğrendiğimiz en güzel şey, dikkati başka yöne çekme usulü olarak bambaşka bir konu ortaya atıp, oyalamak, ve konuşanı yakarım tehdidi gibi, sözlerimi irdelerseniz yargıda buluşuruz kabilinden bir göz dağı!...yani bayağı bir şeyler öğrendik bu geçen zamanda ha! Gözümüze inanmamayı onların gözüyle bakmaya zorlanarak, rahatsızlık veren şeylere, omuz silkmeyi mesela, başımıza gelebilecek bir felaketi, 'bir kereden bir şey olmaz' sözüyle alışa alışa kabullenmeyi, sağ gösterip sol çakmayı, uyutulmayı hem de narkoz almışçasına, gördüğümüzün, yok o öyle değil böyle tiplemesiyle, onların gözüyle bakmaya, tabii ki, bu muayyen bir zümre için ancak, o zümre aldı başını gidiyor, yalanları gerçek biliyorlar, bizim de bazen saf tarafımıza gelip, ''haydi inşallah, hayırlı bir iş olur'' derkennnn, güm yere çakılmak!! Eh ne yapalım gari, düşe kalka öğreneceğiz dedik küçükken, ama ergen olduk, yetişkin olduk, yaş aldık...sıfıra sıfır elde var sıfır...Öğrendiğimiz tek şey pişmanlık duygusu, o da o kadar baskın ki, inançlarımızı zorlamakta...
     Haydi gündem değiştirelim(öğrendiğimiz gibi), içim şişti, sabah sabah! Dün gazetelere bakarken bir habere takıldı gözüm, ilgimi çeken; *Genetik out, yaşam tarzı in! *Gelecekten bana ne, ben bu günü kurtarmanın derdindeyim diyenlerin sayısı oldukça fazla. Haksızlar mı? Hayır. Yarın nasıl olsa öleceğimiz için, yiyip içmemizi, keyfimize bakıp yan gelip yatmamızı, yarını düşünmek yerine yaşadığımız anın tadını çıkarmamızı telkin ediyor. ve, ömrümüzün süresi ve kalitesini belirlemede, ''genetik miras'' değil, ''yaşam tarzı seçimlerimiz'' ile ''yaşadığımız çevre daha etkili ve belirleyicidir. Özetle, GENETİK MİRAS, KADER DEĞİLDİR. Yaşam tarzı değişimleri ve çevresel etkilerle önemli bir ölçüde değişebilir.**
     *Yani, patron ''EPİGENETİK'' imiş... Epigenetik, biyolojide DNA dizisindeki değişikliklerden kaynaklanmayan ama aynı zamanda ırsi olan gen ifadesi değişikliklerini, inceleyen bilim dalıdır. Diğer bir deyişle, kalıtımsal olup genetik olmayan fenotipik(canlılarda dış, genetik yapı) varyasyonları incelemektedir. Bu değişiklikler, hücreyi ya da organizmayı doğrudan etkilememektedir ancak, DNA dizisinde hiçbir değişiklik gerçekleşmemektedir. Yaşam sırasında genlerde meydana gelen ve gen ifadesini etkileyen kimyasal değişikliklerle ilgilenen bilgi dalı. Çevresel faktörlere bağlı olarak ortaya çıkan epigenetik değişimler sadece bu etkilere maruz kalarak bireyleri etkilemez. Aynı DNA gibi, anne babadan çocuklara aktarılır yani sonraki nesilleri de etkiler. Sigara içmek, yüksek radyasyona ya da zehirli maddelere maruz kalmak gibi etkenler, genlerde kimyasal değişikliklere yol açabilir ve bu kimyasal değişiklikler geçici ya da kalıcı olabilir.**
     Sevinelim mi, üzülelim mi bilemedim, açıkçası pek de derinliğine vakıf olamadım... Beyin denilen mükemmel bir idare merkezinin, gizemli yanlarından biri olsa gerek. Yeni yeni öğreniyorum, ve de kim bilir daha bilmediğim neler var kendi vücudumun idare amirine bağlı. İşlemin dantel gibi, oya gibi işlenme şekline ve işleyişine bakar mısınız? Bu yaşıma geldim yeni öğrendiğim vücudu meydana getiren öğelerin işleyişi şekli, gizemi beni her daim şaşırtıyor. Bu kadar mükemmel bir kurulumun yaratılmasındaki hünere, ALLAH! Diyorum, başka da bir şey varmaya ne aklım ne dilim ne yüreğim el vermiyor....

  Bu yazı 1753 defa okunmuştur.
  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUKARI