Bugun...
SON DAKİKA

SANAT BİR BAŞKALDIRIDIR

 Tarih: 17-02-2024 09:20:00
YAŞAR EYİCE

*- KABUK DEĞİŞTİRME

 

Davetiye kısa ve öz…

Çok sade!

‘Ben Yağmur Bağlar, İzmir Sanat ve Antika Fuarı’nda olacağım!’ yazmış, bir eserinin önünde yere oturarak poz verdiği görüntüsünü de göndermiş…’

Aslında davetiyeyi, yıllardır ömrünü Selanik başta olmak üzere Balkan Türk Mutfağını tanıtmaya ayıran Nadide Apaydın Akbulut’un gönderisinden sahiplendim.

‘Habergiler’in yöneticisi, teyzesinin torunu…

Bir başka tutkun kadın torun ise motosiklet yarış şampiyonu…

Yani sıra dışılar…

Beş yıldır düzenli bir şekilde yayımlanan Sanat Dergisi Ocak- Şubat 2024 yani son sayısında ‘Yağmur Bağlar’ a sayfalarında önemli bir yer vermiş…

Söyleşide, ‘Sanatçının elinden her iş gelmeli!’ diyen Yağmur Bağlar, eserlerinde, izleyicilerin iç dünyalarında derin etkiler bırakmak istiyor.

En iyisi sözü kendisine vereyim, Yağmur Bağlar kendi ağzından neler söyleyecek?

 

*- KÖTÜDEN İYİYE DOĞRU

 

‘Sanat eserlerimde genellikle derin konuları işliyorum.

Varoluş, içgüdü, uyanış, sesleniş, korkularla yüzleşme, iyilik yap iyilik bul, dünya düzeni, kötü dünya düzeni, varoluş, boyutlar ve spiritüel arayış gibi konulara odaklanıyorum.

Ayrıca, insanların iç dünyalarına dokunmak, onları sorgulamaya teşvik etmek ve farklı bakış açıları sunmak istiyorum.

Sanatımın, insanların hayatlarında derin etkiler bırakmasını umuyorum.’

Ben de, gerek bu ay İzmir’de, gerekse Mayıs ayında İstanbul’daki sergilerinde, İzmirli Ressam Yağmur Bağlar’ın ilginç eserleri, biz izleyicilerin iç dünyalarımızda derin etkiler bırakır.

Belki de dünya görüşümüz bile değişir.

Yalnız siyasiler mi kabuk değiştirirler, değil mi ya?

Bu davet belki de bende de, birçok kişi gibi önemli ve olumlu değişiklik yapar?

Yaşayıp, daha doğrusu izleyerek, düşünerek, göreceğiz…

Ama bu arada Meryem Tokgöz’den öğrendiğim bir konuyu da nakledeyim:

Meryem Hanım’ın belirttiğine göre;

Hollanda’da bir yol çalışması sırasında, 200 metre uzaklıktaki ağaçları da örtüyle sarmışlar.

Bizim Türkler de ‘Neden?’ diye sormuşlar.

‘Titreşimi hissedip, stres yapmasınlar!’ yanıtını almışlar.

Akıl dışı bir şey gibi değil mi?

Hollandalılar, ağaçların böyle sarılınca, korunduklarını anlayarak, düşünerek rahatladıklarını belirtmişler…

Ağaçları bilmiyorum ama bunu gören, tabiatı sevenlerin daha huzurlu ve şehrin yöneticilerine daha güvenli olarak, huzurlu bir şekilde bulunduklarını düşünebilirim.

Herhalde okuyucularımın arasında bu konuda da bin bir fikir yürütecekler vardır.

İşte mühim olan bu!

Düşünelim, düşüncemizi de belirtelim…

Ama doğru, ama yanlış…

Sonuçta gerçeği daha çabuk buluruz…

 

*- BAHAR GEÇ GELİR

 

Hollanda’dan sonra biraz daha uzaklara, örneğin Kanada’ya gidelim…

Ozbay Melanie’nin şu anlattıklarına kulak verelim.

Yeni bir şey değil, ama önemli!

‘Yaklaşık 34 yıldır Kanada’da yaşıyorum.

Burada bahar geç gelir.

Ağaçlar Mayıs ayının sonunda çiçek açarlar.

Yalnız bir ağaç vardır, bizdeki kardelen gibi…

Nisanın sonunda çiçek açar.

Eksi derecede bile zamanı gelince çiçeğinin açar.

 

*- O KADAR GÜZEL Kİ

 

Bundan yaklaşık 25 yıl önce bir Cumartesi günü öğle yemeği için bir restorana gidiyorum.

Hava güzel artı 14 derece…

Mayıs ayının ilk haftası…

Şehir içinde çoktur, kısa boylu geniş saçaklı bir ağaç.

Çiçekleri o kadar güzel açmış ki..

Ağaçtan bir dal kırdım, elimde restorana götürdüm.

Sık gittiğim bir restorandı. 

Cumartesi günleri tavuk kanadıyla bira günleri olur.

Ben de iki haftada bir uğrardım.

Garson kızlar beni tanırlar, her gidişimde tebessümle karşılarlardı. Üniversite öğrencisi kızlar çiçeği elimde görünce tebessümle karşılamadılar.

 

*- BOYUNU ÖLÇTÜ

 

Dışarda balkonda oturdum.

Bira ve tavuk kanadı söyledim. 

Balkonda oturanlar da çiçeğe doğru baktılar, anlayamadım. Garsonlardan biri ya da müşterilerden biri telefon etmiş olacak ki 20 dakika geçti, çiçek masanın üzerinde.

Belediyeye ait çevre koruma arabası geldi, park etti.

İçinden 35 yaşlarında bir adam çıktı, gülümseyerek bana doğru geldi. Masadaki çiçeğe baktı.

Nezaketli bir şekilde ‘O çiçeği alıp arabama gelir misiniz?’ dedi.

O zaman anladım.

Bu çiçeği dalıyla kırmak yasak.

 

*- İKİ YÜZLÜLÜK

 

‘Mahkemeye mi gitmek istiyorsun, yoksa para cezası mı vereyim?’ dedi.  ‘Ne kadar para cezası?’ dedim.

Bir metre çıkardı ve dalın boyunu ölçtü.

Yaklaşık 40 cm.

‘40 dolar yazacağım!’ dedi ve yazdı.

Pazartesi günü 40 doları belediyeye ödedim.

Kendi ağacının dalına dokundurmayan Kanadalı bizim Kaz Dağlarını dümdüz ediyordu.

Hem doğayı katlediyor.

Hem de siyanürle altın arıyor, insan sağlığını tehdit ediyor. 

Bunlar 40 cm ağaç dalı için ceza kesiyor.

Ya bizim dağlarımız!’

Ozbay Melanie bu satırları, hatırlayan ve bilenler çıkacaktır, birkaç yıl önce yazmıştı.

Sonra Kanadalılar çevrecilerin tepkisi sonucu gittiler.

Ama yerlerine başkaları geldi.

Son zamanlarda ses seda çıkmıyordu.

İnşallah birilerini yine uyandırmamışımdır.

 

*- YAZAR BANU YÜKSEL’DEN AĞIR ELESTİRİ

 

Yazıma bir ressam ile başladım.

Sonra yeşili sevdiğimizden Hollanda ve kanada’dan ağaç ve çiçek sevgisinden söz ettim.

Sıra geldi ‘kitap’ ve ‘yazara!’

Yazar Dr.Banu Yüksel 2021 yılında çıkan ama kitapevleri ve basın tarafından adından ötürü aforoz edilen kitabı hakkında konuştu.

‘Dilber ve Pavyon konusunda konuşacak ilk kişi ben olmalıydım tarafıma yapılan ağır haksızlık ve adaletsizlikten ötürü. Beklemeyi tercih ettim birkaç hafta ama sonra baktım ki ilgili ilgisiz herkes videolar çekiyor konuya dair.

İşte bu yüzden sözü en çok hak ettiğini düşündüğüm kendime verdim’ diyerek ekledi;

 

*- GARİP KİTAP!

 

‘Kimse Fahişe Doğmaz adlı kitabı 2021 yılında yazdım.

Bu benim ikinci kitabımdır bu arada.

İlk kitabım Derinden basında çokça yer aldı, sabah haberlerine bile çıktı o meşhur sunucuların elinde tanıtım amaçlı.

Ama bu garibim çıkamadı bir yerlere, raflar dahil!

Çünkü hem pavyon hayatını anlatıyordu hem de adı sakıncalı idi.

Bu sebeple veto yedi her yerden.

Muhalif olup sözde demokrasiyi savunanlardan bile.

 

*- GEREKÇE; TOPLUM AHLAKINI BOZMAK

 

Bu arada  bu kitabı yazabilmek için  ikinci yüksek lisansımı yaptım. Bitirme tezimin konusu da Pavyondaki Kadınların Erkek Psikolojisi Üzerine Etkileri idi.

Bunun için pek çok konsomatris ve mekân sahibi ile görüşmeler yaptım. Amacım doğru bilinen yanlışlar ile yanlış bilinen doğruları ortaya koymaktı.

Bu hem sosyolojik hem de psikolojik çıkarımları olan bir kitaptı.

İçinde tezimden kesitler de var bu arada. 

Ama sonuç ve özellikle basından geri dönüş;

‘içinde fahişe kelimesi geçiyor ve bu durum toplumun ahlakını bozuyor.’

 

*- KURALLARA UYMAYAN

 

Peki olaya bir de şuradan bakalım;

Fahişe TDK’da geçen bir kelime.

Tam olarak şu şekilde tanımlamış sözlük.gov.tr de.

Toplumda cinsel ilişki açısından geçerli olan ahlak kurallarına uymayan kadın; o kötü kadın, mal, paçoz ve o....  

Bakın TDK küfürlüsünü bile söylüyor anlam olarak, ben daha edeplisini kullanmışım ki buraya bile yazamadım ama ahlakı bozmuşum yine de.

 

*- SADECE BİR SAHNE

 

Gelelim günümüze.

Bir tanıtım döndü, bir de şarkı.

Sonra pavyondan bir görüntü ile Dilber salındı sahnede.

Şarkı dillere pelesenk oldu, söyleyen Ankaralı kardeşimizin kaşesi arttı, Dilber’in elbisesi e- ticarette yok sattı, pavyon dansı sosyal medyada patladı, yetmedi kursları açıldı ve sırf o sahne için 25 Ocak akşamı kadın erkek yaşlı genç herkes ekranlara demir attı. 

Ama ne hikmetse bu durum toplumun ahlakını bozmadı.

 

*- POŞET İÇİNDE

 

Ahmet Ümit üstat geçen sene bir kitap çıkardı.

Başkomiser Nevzat Tapınak Fahişeleri adında.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı kitabın muzır ve müstehcen olduğuna karar verdi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın açtığı soruşturma sonucu alınan karar şu; kitap ancak ‘içi görülmeyen zarf veya poşet içinde’ satılabilecek.

Bu ülkede ne yazık ki adaletsizlik her yerde.

‘Sanat bir başkaldırıdır!’ demişler ya.

Ben de başkaldırıyor ve kitabımı sızdırmaz, görünmez ve kalınlığı 140 mikron olan bir çöp poşetine koyuyorum.

Çünkü bu ülkede bir kadın olarak olayı kaynağında araştıracak ve de  yazacak cesaretimin sonucu olan emek, kocaman bir çöpten ibaret.

Bu kadar samimiyetsiz bir ortam için Teşekkürler Türkiye, var ol Dilber!

 

 

 

 

  Bu yazı 812 defa okunmuştur.
  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
  • BUGÜN ÇOK OKUNANLAR
  • BU HAFTA ÇOK OKUNANLAR
  • BU AY ÇOK OKUNANLAR
YUKARI