Atilla Dağıstanlı Aydınlı eski ve usta gazeteci dostlarımızdan biri.
Aydın’dan çıktı, önce İzmir’de, sonra İstanbul’da önemli diyeceğimiz medya gruplarında çalıştı ve sonra yine memleketine döndü.
Kadirşinastır.
Arar, sorar, gerekirse ‘dostluk’ adına yardım ve destek için koşuşturur.
Yani son zamanlarda kaybettiğimiz ‘Vefa’ duygusu Atilla Dağıstanlı için hep yeşermiş ve öyle kalmıştır.
Şöyle diyor, sevgili meslektaşım:
‘Cumhuriyet kurulduktan sonra NUTUK okullarda Cumhuriyet Tarihi dersi olarak okutulsaydı bilinçli yurtseverlerden oluşan bir ülke olurduk.
Bu kutsal görev Cumhuriyet Halk Partisi ve Atatürkçü Düşünce Derneği tarafından yerine getirilseydi bugün Atatürk’ün ülkeyi muasır medeniyetler seviyesine çıkarma hedefi gerçekleşmiş olurdu.
Sadece milli bayramlarda bayrak sallayarak, vatan, millet nutukları atarak, Atatürk’ü anlatmak yerine, Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’ni kurma düşüncelerini tek tek hayata nasıl geçirdiğini yaşanmış olayları öğretmiş olsalardı bugün bu günleri yaşamıyor olurduk.
Eğer, Bursa Nutku’nu ve Gençliğe hitabeyi bir slogan gibi ezberlemek yerine içindeki mesajlarda, gösterilen hedefe nasıl gideceğimizi düşünmüş, araştırmış olsaydık ATATÜRK’ÜN, ‘NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!’ sözünün ulus olarak anlamını öğrenmiş olurduk…’
*- AYDINLI REMZİ DAYI, AMERİKA’DA
Her kentin, hatta her mahallenin bir ünlüsü vardır.
Manisa’nın Tarzanı nasıl ünlüyse, heykeli bile dikildiyse, Aydın’ın da Dayı Remzi’si var.
Siyasetle ilgilenenler ‘Dayı Remzi’yi, Aydın’ın Önder Sav’ı olarak da tanıtırlar.
Atilla Dağıstanlı ile görüştüğümde, şöyle demişti:
‘Aydın’ın Önder Sav’ı Dayı Remzi ABD’ye gitti!’
Manşet Gazetesine göre haber şöyle:
‘Aydın siyasetinin duayenlerinden Remzi Dayı, namı diğer Aydın’ın Önder Sav’ı ABD Başkanı Donald Trump’un davetlisi olarak ABD’ye uçtu.
Türkiye’den ayrılmadan önce havaalanında bir açıklama yapan Remzi Dayı, ’Sayın Donald ne zamandan beri davet ediyordu, gidemiyordum; çünkü Aydın siyaset dünyasından ayrılmak zor geliyordu.
Sonunda ayıp olmasın şurda kapı komşusu kadar birbirimize yakınız, gideyim ‘Sayın Trump’u tebrik edeyim’ dedim.
Oradaki yemeklere alışmakta zorluk çekebileceğini belirten Remzi dayı, bol miktarda kesik, ısırgan otu, çökelek, kese yoğurdu, siyah- yeşil zeytin, zeytinyağı, kaymak yağı, ege etten sucuk, kabak çekirdeği, çiğdem, gevrek, giyecek olarak da uzun paçalı keçi kılından örülmüş iç donu, üzeri motif işlemeli yün çorap, asker kaputundan yapılmış avcı yeleği almış.
*- TRUMP ‘TÜRKÇE DERSİ’ ALIYOR
Paparazzi Hüsrev kırıkkalem’in, ‘Remzi Dayı yanınıza İngilizce sözlük aldınız mı?’ sorusuna, ‘Ne gereği var canım, onlar Türkçe öğrensinler. Ben söyleyeceklerimi söylerim, ister anlasınlar istemezlerse anlamasınlar!’ diye yanıt verdi.
ABD Başkanı Trump tarafından karşılanan Remzi dayı, Trump’un Türkçe, ‘Hoş geldin Remzi dayı nasılsın?’ demesi Remzi dayıyı çok duygulandırmış ve ‘Trump kardeş ben eyim, sen napıp durun?’ dediği emin kaynaklardan öğrenilmiştir.’
Haber böyle..
Doğruluk derecesini bilmiyorum ama gerek Manşet gazetesinin haberine, gerekse sevgili Atilla Dağıstanlı’nın bu konudaki söylediklerini şüphe ile karşılıyorum…
Ama şöyle diyorum.
‘Demek ki her şey paraya bağlı değil…Gönül dostluğu ve güven her şeyin üstünde oluyor.,.’
*- NAZIM HİKMET’TEN
Ali Kıray bir ünlümüzün sözünü yazmış, bana ‘Bu cümleler kime ait?’ diye soruyor:
‘Bitten, açlıktan, sıtmadan betersiniz!
Yüz Türkiye olsa, elinizden de gelse; yüzünü de zincire vurur, yüz kere satarsınız!
Milletimin en talihsiz gecesi, ana rahmine düştüğünüz andır!’
Ali Kıray Bey, genelde kentin sorunlarını yazar, duyururdu.
İlk kez böyle bir soruya tanık oldum.
Bit ve açlık Türkiye’de rastlanan bir durum.
Ama sıtma yok gibi…
Hainler ise her zaman var olmuştur.
Hatta ‘Yunan galip gelsin’ diyenler de var.
‘Milletimizin en talihsiz gecesi’ olarak niteleyen, milli şairimiz de bellidir.
Yani bu satırların yazarı Nazım Hikmet’tir.
*- APTALCA LÜKSÜN PEŞİNDEYİZ
Fettah Dedeoğlu takipçilerimden…
Gördüğüm ve anladığım kadarıyla araştırmacı ve bildiklerini paylaşımcı biri Fettah Dedeoğlu dostumuz.
Grigory Petrov’un kayıtlara geçmiş sözleri sanki Fettah Dedeoğlu’nun görüşlerinin örneği:
Grigory Petrov şöyle demişti:
‘O kadar basitleşmiş ve yıpranmışız ki: Sadece yeme içme, uyku, aptalca lüks, pahalı kıyafetler ve eğlence peşindeyiz.
Hiç kimsenim maneviyatla ilgisi yok.
İdealizm kaybolmuş...
Herkes sadece daha fazlasını nasıl kazanacağını düşünüyor.
Şarlatanlık, hırsızlık diz boyu...
İnsanlar har vurup harman savuruyorlar.
Bir yandan ülke yangın yeri, diğer yandan herkes vur patlasın çal oynasın.’
Grigory Petrov sanki ülkemizi anlatıyor, değil mi?
*- KAFA SALLIYORUZ
Son günlerde en önemli konulardan biri de ‘Demokrasi ve kayyım!...’
Cumhuriyeti, ikinci yüzyılında demokrasiyle taçlandırarak, hayal edilen özgürlük, eşitlik ve adalete dayalı, refah içinde güçlü bir ülke inşa etmeyi birinci görev olarak görürken, ülkemde olan biteni anlamak mümkün mü?
Şöyle diyelim:
Demokrasi, en basit tanımıyla, halkın kendi kendini yönetmesi
ve en yüksek otorite olan halkın yöneticilerini doğrudan veya dolaylı olarak seçerek yönetimde söz sahibi olması anlamına gelmiyor mu?
Demokrasi, bireylerin hak ve özgürlüklerini korumayı, yönetimde şeffaflık sağlamayı ve adaleti temin etmeyi amaçlar.
Kayyım ise devletin bir kurum, şirket veya yerel yönetimi geçici olarak denetim altına almak amacıyla görevlendirdiği kişidir.
Konunun özeti budur!
Hak, hukuk, adalet konusu ise böyle durumlarda siyasetçiyi ilgilendiriyor.
Onlar konuşuyor, biz dinliyoruz, bazen de kafa sallıyoruz…
*- ANLADINIZ MI?
Feyzi Hepşenkal, Mahfi Bey’den duymuş:
‘Bazen bir istatistik verisi kitapların anlatamadığını anlatır!’
Bu arada verilere de yazmış!
Veriler şunlar:
‘Hukukun üstünlüğü’ ve ‘Yolsuzluk’ endeksleri…
Sonuçlarını söyleyip de canınızı sıkmayayım…
Ama ‘Anladınız mı?’ diye sorabilirim.
Yoksa İsmet Özel'in ‘Her çıkmaz sokağın çıkmaz olduğunu anlamak için sonuna kadar yürümek zorunda bırakıldık’ dediği gibi, sokağın çıkmaz olduğunu anlamak için, ille de o sokağın sonuna kadar yürümek zorunda kalanlardan mısınız?
O zaman yürüyün.
Hatta başınızı vurmak için, bir de duvar örün!’
Yine sorayım:
‘Anladınız mı?’
Anlayana saz, anlamayana davul zurna az!...