Bugun...
SON DAKİKA

BÖYLE DOKTORA CAN KURBAN

 Tarih: 15-06-2024 13:02:00
YAŞAR EYİCE

*- İŞTE GERÇEK OKUYUCU!

 

Önce İzmir’de konuklayan Fatih Beker’in düzeltmesini paylaşayım:

Fatih Bey kısa mesajında şöyle diyor:

‘Yaşar Bey;

Bildiğim kadarı ile Dr. Serhat Sakız eşinden ayrılmadı. (Bilgi için sundum)’

Haklı;

Ben de bildiğim kadarıyla ‘aykırı’ doktorumuz her gün neredeyse akraba olacak kadar yakınlaştığı onca yargıcın önüne çıkınca, ucu bir noktada, önemli denilecek yerlerde bulunan sevgili meslektaşı eşinin de güç durumda kalmasına yol açıyordu.

Diyeceksiniz, bir kabahati varsa, eşinin de suçlanması olur mu?

Olmaz ama Türkiye’de oluyor işte…

 

*- FARKINA YENİ VARDIM

 

Düşünün beni bile arkadaşlıktan silenler var.

Nedeni Zülfi yâre dokunmuşum!

Adam partili ya da yönetici diye hatalarını görmezden mi gelmemiz lazım?

Göz göre göre halkı kandırıyor, birileriyle işbirliği yapıyor, nedeni belli, ama ahlaktan, namustan, dürüstlükten söz ediyor.

Fanatik futbol taraftarı gibi partililer de ya görmezden geliyor, ya da duymazdan…

Çünkü arpalık bulmuşlar…

Mobing uygulamada da üstlerine yok…

Meslek gruplarında da aynen böyle…

Yanlış ve hatalar sürüp gidiyor…

Vatandaş yani hastalar soyuluyor, tabii ki devlet de!

Ama önce geçenlerde sözünü ettiğim bana göre ‘Doğrucu Davut!’, kendine ve sevgili doktor eşine göre ise ‘Boşboğaz!’ Kadın Hastalıkları- Doğum Uzmanı Dr. Serhat Sakız’dan söz edeyim.

 

*- BUGÜNKÜ DERSİMİZ: HASTALAR GÜLSÜN!

 

Bugün ‘Sakız İşareti’nden söz ediyor.

Tıp literatüründe bir bulguya adını vermek için o bulguyu ilk tespit eden ve hastalıklarla ilişkilendiren kişi olmak gerekir.

“Hemen her gün jinekologların ve radyologların gördüğü şeye ‘Sakız İşareti!’ demek güldürebilir meslektaşlarımı...

Olsun, hastalarım gülsünler, onlar da gülsünler...’ diyerek tıp diliyle rahimi ve konuyu irdeliyor.

İlgililer ve bence tüm hanımlar ve bebek isteyenlerle, anne adaylarının da mutlaka Dr. Serhat Sakız’ı sosyal medyadan takip etmelerini öneriyorum.

Dr. Serhat Sakız, soyadını verdiği ‘Sakız İşaretini’ özellikle meslektaşlarına anlattıktan sonra şöyle diyor:

‘....Bu formatı gördüğünüzde, örneğin hastanız 45 yaşındaysa, düzensizde olsa adet görüyorsa eğer, hormonal bir ilaç kullanmıyorsa, yumurtalıklarına bakmadan ‘yumurtluyorsunuz’ diyebilirsiniz...

Çocuk sahibi olmak istiyorsa, başka nedenler ararsınız, yumurtlama haricinde, her farklı görünüm farklı hormonal bozukluğun, geçirilmiş veya halen mevcut rahimiçi hastalık ve müdahalelerin teşhisi için yeterli olur...

Kısırlık kısmı için bu kadarı yeterli, her gün birkaç hastam arıyor beni...

Menopoza girmiş veya girmek üzere olan, eskiden kısırlık tedavilerini yapmışım, doğurtmuşum şimdi başka hekimlerin hastaları olmuşlar...

 

*- ÖNCE ENDİŞE, SONRA SEVİNÇ KARŞILIĞI…

 

Rahimiçi duvarın kalın mutlaka küretaj yapılacak, çıkan parça patolojiye gönderilecek..

20.000 liradan 100.000 liraya kadar, eşeğini kaybettirip buldurmanın bedeli….

Bu formatta bir rahimiçi isterse 50 mm kalınlıkta olsun, endometrium kanseri ile ilgi ve alakası olamaz...

Patolojide çıkan sonuç proliferatif endometrium olur...

Yani hasta ister adet gören yaşta olsun, ister adet görmeyen, rahimden kürtajla alınan parçanın hiçbir anlam ve önemi yoktur...

 

*- BİLE BİLE OLUR MU?

 

Ultrasonografik muayenede bakılacak yer adnekslerdir, yumurtalıklarda östrojen üreten kistler, tümörler araştırılır, doğuştan tüplerin ucunda yerleşmiş çoğunlukla iyi huylu paraovarian kistlerin aktivitesi kontrol edilir...

Hastanın herhangi başka bir hastalık için hormon içerikli bir ilaç kullanıp kullanmadığı araştırılır...

Başka organların östrojen üreten hastalıkları araştırılır, örneğin böbreküstü bezlerinde bakılır, kadının göbek çevresinin genişliği bile sebep olabilir...

Ancak, asla bile bile lades yaparak, küretaj yapılmaz hastaya...

Hasta kaybeder, kazanan hekim olur...!

İşte bu son cümleyi paylaşmak için sabrettim…

Sonuçta ne oluyormuş:

‘Hasta kaybeder, kazanan doktoru oluyormuş!’

İnanın bunu yalnız Dr. Serhat Sakız değil, tüm doktorlar ve sağlıkçılar biliyor.

Ama sözüm ona ‘etik’ dedikleri uydurma bir sözcük yüzünden

konuşmaktan, anlatmaktan, içlerindeki dolandırıcıları gün yüzüne çıkartmaktan çekiniyorlar…

Hani hepimizin desteklediği Tabip Odaları var ya, nedense onlar da bu işin içine girmiyorlar, meslek itibarı ayaklar altına alınır, düşüncesiyle…

 

*- YEMİN EDEBİLİRİM

 

Yaşadığım bir olayı anlatayım:

Çok yıllar önce, İzmir’de, Konak’taki saat kulesi yakınındaki bir iş hanında bir avukat hanımın bürosunda idim.

Büroda bir bey vardı, 300 metre kadar uzaktaki eskilerin ‘Memleket Hastanesi’ o günlerde ise ‘Doğumevi’ olarak kullanılan tarihi binada doktor olarak görevliydi.

Anlattıkları beni ve avukat hanımı dehşete düşürdü:

Bazı meslektaşları nöbetlerinde sabaha kadar performans arttırmak ve ekstra ücret almak için birçok hasta kadını ameliyata alıyor ve sözüm ona onlara iyilik yapıyor, rahimlerini alıyordu.

Ama kimi kime şikayet edeceksin…

‘Neden bu işe mani olmuyorsunuz?’ diye sorduğumda, anlattı da anlattı!

Ben bir şey anlamadım…

Daha doğrusu şunu anladım:

Herkes her zaman böyle durumlarda, başlarına bir şey gelmemesi için ‘Duymadım, görmedim, bilmiyorum’ u oynuyorlar…

Kim güzel Türkçemize yerleştirdiyse Allah cezasını versin;

Neymiş efendim:

‘Bana dokunmayan yılan bin yaşasın!’

Yazıklar olsun böyle düşünenlere…

 

*- TERCÜMESİNİ YAPTI

 

Tuncay Albayrak bakın ne diyor?

‘Bilgi ve tecrübelerinizle adeta meslektaşlarınıza meydan okuyorsunuz....

Bu durumlarla ve genel itibarıyla bir ‘babayiğit’ çıksın da aksini söylesin diyorsunuz.

Ben de güzel bir özet çıkartarak ve de tercümesini de yaparak, izninizi de almadan paylaşmış olmaktayım...

Umarım bir hata yapmamışımdır...

TV ekranlardan davet gelebilir...

Neden olmasın....

Nice başarılar ve paylaşımlar...’

 

*- KİTAP YAZMALI

 

İletişimci Nergis Turan da bakın ne diyor ve düşünüyor:

‘Sizin Tıp yolculuğunuz hakkında bir kitap yazmanız şart.

Teşhis ve tedavi.

Tıp literatürüne, tıp öğrencilerine, tıp dünyasına büyük bir bilimsel katkınız olur.

Gelecekteki çocukların hayatını kurtarırsınız.’

Ben de ilave edeyim:

‘Siyaset karpuz gibidir, seçmesini bilmezsen keleğine mahkum olursun!’ derler…

Bu güzel söz, doktorlar için de, avukatlar için de, öğretmenler için de geçerlidir.

Hatta esnaf ve sanatkarları da bunun içine alabilişiniz.

Arkadaş ve dostluklar için de geçerlidir.

Seçmesini bileceksin, yoksa sana keleği kalır…

Sözün kısası şöyle:

Sana zaman ayıranı seç,

Zamanla arayanı değil….

 

 

 

  Bu yazı 2490 defa okunmuştur.
  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
  • BUGÜN ÇOK OKUNANLAR
  • BU HAFTA ÇOK OKUNANLAR
  • BU AY ÇOK OKUNANLAR
YUKARI