Bugun...
SON DAKİKA

HİÇBİR ŞEYİ SONRAYA BIRAKMAYALIM...

 Tarih: 18-05-2024 11:33:00
SERVET ÇOLAK

Günaydın Can-canlarım;
     Bugün sayfalarda sörf ederken, bir arkadaşım, sevgili Ayten Gökçer rahmetlinin çok güzel, gözleriyle konuştuğu resimlerinden birinin üzerine monte edilmiş bir yazıyı paylaştığını gördüm. Gözüm takıldı, okudum, bir daha okudum, bir daha okudum...anlamadığımdan değil! Çok güzel ifade edilmiş olduğu, ve  benim hayat felsefeme yakınlığı sebebiyle, adeta benim fikirlerimi yansıtıyor kabilinden okudum...
Diyor ki:
***Ölümün saati yok. Yanınızdaki kişiye değer verin, kırmayın onu. Durup, durup sevdiğinizi söyleyin, özel hissettirin. En ufak bir şeyde bitti demeyin, ağlatmayın, üzmeyin. Neden mi? Çünkü ölümün saati yok. belki son görüşünüzdür, belki son sarılmanızdır. Belki de saatler sonra ona değil, toprağına dokunacaksınız, onu değil toprağını öpeceksiniz.
Sevdiklerinizin değerini kaybettikten sonra değil, şuan bilin. Toprak aldığında geri vermez...
Çünkü ölümün saati yok.**
      Yok, dinine yandığımın, yok bu ölümün ne saati, ne acıması, ne yalvarması, ne direnmesi! Geldi mi, almadan gitmez, insafsız infaz memuru! Şu Azrail kadar işine bağlı, sahibine sadık bir başkası yok! Emir aldı mı, kap getir diye, anında, işlem tamam!!! Çocukluktan alışkanlığımız vardır ya, ebeveynlerimize, tutkuyla sarıldığımız bir olaydan bizi çekmek için geldiklerinde; ''no'lur, no'lur, beş dakka daha, lütfeeennn'' yalvarmalarına, yürekleri dayanamayıp haydi son beş dakika, diyerek bize uzatma yaşatırlardı ya...ondan ilham alarak sakın ola ki, ümitlenmeyesiniz, o uzatmalara izin verecek Allah'ın infaz vekili...tuttuğu gibi ardına bakmadan alır uçurur...
     Bütün bunlardan bahsederken, Tony Yurkoviç'in sözleri perçinledi sözlerimi; 
***Hayattaki kalplerimize merhem veren küçük şeylere gülümseyelim. Ve her şeye rağmen bize kalan bu zamanın sükûnetiyle yararlanmaya devam etmeliyiz. ''sonrasını ortadan kaldırmaya çalışalım, sonra yaparım, sonra söylerim...sonra düşünürüm...''sonra'' bizimmiş gibi her şeyi sonraya bırakıyoruz. ÇÜNKÜ ANLAMADIĞIMIZ ŞEY ŞU:
sonra kahve soğur
sonra öncelikler değişir...
sonra büyü bozulur...
sonra sağlık geçer...
sonra çocuklar büyür...
sonra anne baba yaşlanır...
sonra sözler unutulur...
sonra gündüz gece olur...sonra hayat biter...
VE SONRA GENELLİKLE ÇOK GEÇ OLUR...O HALDE...HİÇBİR ŞEYİ SONRAYA BIRAKMAYALIM...
Çünkü hep daha sonraya kadar bekleyerek en güzel anları kaybedebiliriz...en iyi deneyimler, en iyi arkadaşlar, en iyi aile...Gün bugün...şimdi an... Artık hemen yapılması gerekenleri yarına ertelemeyi göze alabilecek yaşta değiliz.***
 
     Zaman, acımasız...çoğumuz üşengeç ya da tembel! Hep yaşayarak geldiğimiz o yarınlar var ya, tükenmeyecek sanırız...öyle bir tükenebiliyor ki, ne yalvarmalar, ne imtiyazlı olmak, ne de olanca zenginlik ve servet, kâr etmiyor. Meçhule giden gemi, müşterisiyle demir alacağı günü, değiştirmiyor, ertelemiyor, kalkıyor sessizce yol alıyor. içindeki yolcu, sarılı olduğu 5 metrelik patiskadan başka hiçbir şey götüremiyor yanında. Yasak!!! Güzel hatıralar, sevgiler, saygılar bıraktıysa geride.ne âlâ! Yaşattıkları sadece maneviyat! Ma mülk dersen varsa da dert, yoksa da dert...Paylaşılamayanlar, yolcu ebediyete intikal ettikten sonra da başına dert oluyor...arkada kalanların ne karnını, ne de gözünü doyurmak mümkün bre kurban. Az verirsin arsız olur, çok verirsin hırsız olur misali, tutuşulur kavgaya...bazı gidenlerin ardından rahmet, bazılarının ardından da hakaret caiz olur....

  Bu yazı 352 defa okunmuştur.
  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
  • BUGÜN ÇOK OKUNANLAR
  • BU HAFTA ÇOK OKUNANLAR
  • BU AY ÇOK OKUNANLAR
YUKARI